Onlar gazeteci değil miydi?..

 Onlar gazeteci değil miydi?..

Onlar gazeteci değil miydi?..

Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Samanyolu TV Yöneticisi Hidayet Karaca'nın gözaltı sürecinde basın özgürlüğünü savunmak adına Avrupa Birliği'nden gelen açıklamaları görünce; daha önce "terör örgütü" suçuyla yargılanan diğer gazeteci ve yazarlara karşı takınılan tavır farklılığını, doğrusu merak ettim... Gazeteci Tuncay Özkan, 2009'da avukatı aracılığıyla "gözaltı ve tutukluluk sürelerinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı uygulamalara maruz kaldığını" iddia ederek, AİHM'e başvurduğunda gelen cevap neydi?.. "Mahkeme, davacının hükümeti şiddet yoluyla devirmek amacıyla faaliyet yürüten Ergenekon isimli suç örgütünün aktif üyelerinden biri olduğu şüphesiyle özgürlüğünden mahrum bırakıldığını tespit etmiştir. Mahkeme, davacının milli güvenlik güçlerine ait birçok gizli belgeyi ele geçirdiği, Ergenekon örgütü tarafından tasarlanmış programların yayımlanması amacıyla kurulan bir televizyon kanalını yönettiği ve söz konusu örgüt adına kendi evinde bomba sakladığı şüphesini tespit etmiştir." AİHM, hükümetin kaldırdığı "Özel Yetkili Mahkeme"nin iddianemelerini kopyala-yapıştır yapmıştı... Tuncay Özkan, aslında gazeteci olduğu için o davanın içine "monte" edilmişti... Mustafa Balbay, Soner Yalçın ve Ahmet Şık başta olmak üzere toplam 39 gazeteci de öyle... Avrupa Birliği'nden tek bir kınama duymadık... Türkiye'de gazeteciler yürüdü, yine ses yoktu... Ülkenin önde gelen basın kuruluşlarının protestolarını destekleyen bir açıklama da görmedik... "İki haber bir makaleden terör örgütü çıkarıldığı"nı iddia edenlere destek çıkan AB, yazılmamış haberden yargılanan gazetecileri nedense unuttu... "Niçin onlara sahip çıkıldı?" diye sormuyorum... "Diğerlerinin farkı neydi?" diyorum... Darbe davalarında yargılanan 39 gazeteciyle ilgili; bizlerin bilmeyip de AB'nin bildiği "özel" bir şey mi vardı?.. Yoksa, bu arkadaşlar gazeteci değildi de biz mi öyle sanıyorduk?..

EN ÇOK OKUNAN HABERLER